Sessiz Çığlık

Hayata karşı ilk sorgumuzu ne zaman yaptığımızı merak etmişimdir hep. İlk karşı çıkış belki de. Bir şeyleri sorgulamaya başlayınca hemen bir muhalefet havası oluşur bulunduğumuz ortamlarda. Tam böyle kendimizden emin, dik durduğumuz anlarda, deli cesaretiyle kafamızdaki düşüncelerden bahsedecek olduğumuzda mutlaka bizi susturacak, akıllarınca zapt edecek birileri çıkar karşımıza. Susmak, saygısızlaşmamak, kendimizden büyüklere cevaplar verilmemesi gerekliliği (çoğu zaman zorunluluk olur bu) öğretilir. Belki de hayatta sorgulamalarımızdaki kırılma noktası budur, kim bilir?  

Bu bastırılmışlığın arasından sivrildiğimiz anda başlıyor kendimizi yaratımımız. Ama yine de bu noktaya gelene kadar çok hesaplaşmalar yaşıyoruz zihnimizde. Karşımızdaki her kim ise, ona karşı onun gibi olmak istemediğimizde başlatıyoruz kavgamızı. Karşımızdaki kimseyle verdiğimizi düşünsek de bu kavgayı, hâlbuki en çok kendimizle veriyoruz farkında olmadan. Sinirleniyoruz, susturuluyoruz, çatışıyoruz; önce karşımızdakiyle sonra kendimizle.

Peki ya neden daha çok kendimizle veriyoruz bu kavgayı? Onlar gibi olmadığımız için mi, farklı düşündüğümüz için mi, onların yaşadığı şekilde yaşamamak için mi, zihniyetlerini değiştiremediğimiz için mi ya da?

Karşımızdakiyle hesaplaşma cesareti gösteremediğimiz için bu kadar sendeliyor olabiliriz. Tam bu cesareti gösterecekken engellenmiş,  söndürülmüş olan davranışlarımız bu cesareti toplamamıza ket vuruyor gibi biraz da. Bunu da göğüsleyebilecek konuma ne zaman erişebiliriz, kendimize sormamız gereken asıl soru bu. Verebileceğimiz cevaplar kişiden kişiye farklılık gösterebilir nitelikte. Ama şunu da görmek gerekir ki ne kadar erken farkına varabilirsek, önce kendimizle sonra karşımızdakiyle tartışma cesareti gösterebilirsek o kadar erken ulaşabiliriz bu konuma. Yani en temelde ne istediğimizin (ya da istemediğimizin) cevabını verebilirsek kendimize, küçük adımlarla büyük sonuçlara ulaşabiliriz.

 Bu sebepledir ki vereceğimiz her karar, yapacağımız her seçim, karşı çıkabileceğimiz her kavga bizi biz yapacak. Bizi o kendisine mecbur bırakan kültürden, insanlardan farklılaştıracak. Yok saymayacak, hor görmeyecek, kusuru kendimizde aratmayacak. Böylelikle duvarları yıkıp kendimizi yaratmamızı sağlayacak; böylelikle bir ‘ben’ var olacak.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir